Fatma TAŞ


Aile Danışmanı, Davranış Bilimci, Psikoloji (Yüksek Lisans) , Yazar, Kişisel Gelişim Danışmanı, NLP Eğitmeni, Yaşam Koçu ve şirketin kurucusudur.

İLGİ EĞİTİM DANIŞMANLIK

Fahrettin Kerim Gökay Caddesi Çamtepe Sokak No:2 Kat:5 Daire:13 Corner Palas Apt.  Göztepe/Kadıköy  İSTANBUL Tel: 0216 567 69 80 Email: bilgi@ilgidanismanlik.com

Bursa Kitap Fuarından 2007

Evlilik Okulu’nda Sınıfta Kalmayın

Mutlu bir evliliğin yolu eşinizle birbirinizi pozitif ve negatif yönlerinizle iyi tanımaktan geçer. Akis Kitap’tan çıkan “150 Soruda Evlilik Okulu” isimli kitabımda evlilik kararı vermeden önce eşiniz olacak kişiye sormanız gereken ve -benim de eşime evlenmeden önce sorduğum- 150 soruyu sizlerle paylaşıyorum.

Bir evlilik terapisti olarak, sorunlarını benimle paylaşan çiftlerin deneyimlerine de yer veriyorum. Bu yazımda, 150 soru arasında yer alan “Evlilikte olması gereken 5 unsur nedir?” sorusu ve cevabı hakkında detaylı bilgiyi bulacaksınız. Unutmayın, mutlu evlilik için doğru sorular doğru cevapları getirecektir.

Evlilikte Olması Gereken En Önemli 5 Unsur Nedir?


1- Bireysellik

2- Karşılıklı saygı

3- Hoşgörü

4- Sevgi

5- Aynı frekansları yakalamak



Bireysellik

Her insan çok özel ve değerlidir, DNA’sı ve RNA’sı tektir. Her birimiz bir taneyiz. Bizden başka bir tane daha yok. Biriciğiz. Maalesef bu gerçeğin farkında olmamakla birlikte, toplumda genel olarak “Ben hiçim, değersizim” psikolojisi hakim. Aslında her şey ruhsal, fiziksel ve sosyal anlamda kendisine sahip olmak, kendini sevmek gerektiğini bilmekle başlıyor. Birey kendisini bilmediği ve algılayamadığı zaman, başkalarının söylediklerini ilk sıraya alarak kendi önceliklerini ikinci ya da üçüncü sıraya atıyor. Tüm davranış ve kararlarında etkin olan başka şahıslar baş gösteriyor. Kişi kendi benliğini karşı tarafta arayıp sürekli onay sözcüğü bekliyor. Hâlbuki, kişi önce kendine ne kadar saygı duyar ve değer verirse, karşısındakine de o kadar değer verir. Benim gibi diğer bütün insanlar da tek, özel ve değerli diye düşünen bir kişinin karşısındakine de saygısı ve sevgisi artar. Olay önce kendini sevmekten geçiyor.

Aile eğitimiyle ilgili seminer çalışmalarımda hanımların en çok hayıflandığı şey bunu daha önce fark edememiş olmak. “Ben ne yapmışım, hep ‘elalem’ için yaşamışım, kendime hiç değer vermemişim.” şeklinde pişmanlık ifadelerini duyuyorum. Başkaları için yaşadığını anlayıp gözyaşı döken birçok kişi var.

Seminere katılan bir hanım anlatmıştı. Küçük yaşta Kayseri geleneklerine göre çok zor şartlar altında bir evlilik gerçekleştirmiş. Kayınvalide, kayınbaba, görümcelerden oluşan büyük bir aileye gelin olarak gitmiş. Gelinliği süresince hanıma verilen program şöyle: “Sen bir kadınsın, erkeğin elinin kirisin, erkeğin ne derse onu yapacaksın.” Bilinçaltı bu şekilde programlanan hanım, orada geçirdiği zamanları anlatırken; “Evliliğim süresince ben hiç yoktum. Hiçbir zaman kendim olamadım. Ne kadar değerli olduğumu bilmiyordum.” diyerek geçmiş yıllarına ağlamıştı.

Eğer çocuk, 0-10 yaş dönemini geçirdiği aile yaşamı süresince yeterlilik ve değerlilik duygusunu yeterince almamışsa, kendini her zaman değersiz ve yetersiz hisseder. Böyle bir kişi için öncelik daima başkalarınındır.


Saygı

Saygıyı oluşturan iki madde vardır: “değerlilik” ve “yeterlilik” duygusu. ‘Sen değerlisin, önemlisin, kendi kendine yetersin.’ duygusu verilmiş bir çocuğun kendine olan özsaygısı çok barizdir. Çok değerlidir ve kendine saygı duyar. Dolayısıyla, çevresi tarafından da sevilen ve sayılan biri olur.

Hoşgörü

Her birimizin geleneksel ve kültürel yapısı çok farklıdır. Buna farklı karakter özelliklerini de eklersek, apayrı dünyalara sahip olduğumuzu görürüz. Her ne özelliğimiz varsa, bize has, bize özeldir. Karşımızdaki insanın da kendine has özellikleri olduğunu görmezden gelir, kendi özelliklerimizi ona giydirmeye kalkarsak iletişimin kopmasına sebep oluruz. Toplumda kadın olsun, erkek olsun hepimizin sıkça yaptığı yanlışlardan biridir bu. Kendi doğrularımızı karşımızdakine bildirme ve kabul ettirme politikası içindeyizdir. Oysaki hoşgörü, evliliğin olmazsa olmazıdır. Karşı tarafa “Bu senin doğrun, bu da benim doğrum.” diyebilmeli, kendi özelliklerimizin kabul edilmesini istediğimiz gibi biz de karşımızdakinin özelliklerini olduğu gibi kabul etmeliyiz.

Aile içi etkili iletişim seminerimize katılan bir hanım vardı. Çok hoşgörülü, anlayışlı biriydi. Fakat eşi narsis, kaba ve hep ‘ben’ diyen bir yapıya sahipti. 30 yıllık bir evlilik hayatını şöyle anlattı hanım: “Eşim, her şeyin kontrolünün kendisinde olmasını isteyen, her şeyi ben bilirim havasında, ‘Ne dersem, o olur’ diyen biriydi. Hatta eşarbımı bile eşim alıyordu. Bana hiçbir özgürlük tanımıyor ve hiç saygı duymuyordu.” Ve artık eşinin yaptıklarına dayanamadığını, ayrılmak istediğini söylemişti.

Bu bayan eğitimlerimize devam etti. Bir süre sonra beyi de eğitimlere katılmaya başladı. Bu arada beyefendiyle bir görüşmemiz oldu. “Eşinize biraz daha saygıyla yaklaşabilirseniz bu evlilik nice güzellikler yaşamaya gebe.” dedim. Beyefendi hak verdi, hatalarını anladı. Eğitimlerin de katkısıyla çocuklarına ve eşine karşı kibar ve saygılı davranmaya başladı. Bu aileyle sürekli görüşüyorum; birçok yönden çok iyiler, evlilikleri düzene girmiş durumda. Şimdilerde çocuklarını getirip ‘yaşam koçluğu’ yaptırıyorlar.

Sevgi


Yukarıda sıraladığımız üç ana maddenin iksiridir sevgi. Sevgi bir dokunuştur, bir bakıştır, eşinize bir bardak su ikram ederken “Aşkım içine sevgimi de kattım.” diyebilmektir. Sevgi olmadan hiçbir şey olmaz. Birçok kapıyı açan, paylaşımı artıran bir duygudur sevgi. Ama onu beslemek ve canlı tutmak için eylem gerekir, emek gerekir. Sevgideki eylem, ruh beraberliğini beden beraberliğine taşımaktır, bir şeyler paylaşmaktır. Sadece cinselliği yaşamak değil; birliği, beraberliği paylaşmaktır.

Aynı frekansta olmak


Sevgiyi, saygıyı ruhlarımızda yaşıyoruz belki ama bunu bir de hareketlerimizle, önceliklerimizle, yaşam tarzımızla, beklentilerimizle, konuşarak ifade etmeliyiz. “Onun benden beklentileri neler? Benim ondan beklentilerim neler?” diye sorgulamalı ve cevapları net olarak belirlemeliyiz. Bu sorgulamayı yapmakla aynı sistem içine girmiş ve ‘Ben’den çıkıp ‘Biz’i yaşamış oluyoruz. Böylece aynı frekansı yakalamış oluyoruz.

Evlilik Öncesi Eşinize Sormanız Gereken 150 Sorudan Birkaçı:

· Hayatın içinde inişler de var, çıkışlar da. Hayatın bütün safhalarında maddi ve manevi olarak her ortama ayak uydurabilecek misiniz? Hastalıkta, varlıkta ve yoklukta yanımda olabilecek misiniz?

· Evlilik içi iletişimde kişilerin birbirlerini dinlerken hassasiyetle saygı göstermeleri gerekiyor, bu konuda sizin düşünceniz nedir?

· Evlilikte karşılıklı güven ortamı nasıl oluşturulabilir?

· Anlaşmazlıkların üstesinden dengeli bir şekilde gelebilmek için neler yapılmalı?

· Evlilikte kadının yeri nedir?

· Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar aileye ne kazandırır?

· Annenin ve babanın görevleri nelerdir? İdeal anne-baba nasıl olmalıdır?

· Alışkanlıklarınız var mı? Vazgeçemediğiniz ya da ara sıra yöneldiğiniz alışkanlıklarınız neler?

· Beklenmedik bir olay karşısında çözüm üretmek için neler yapılmalı? Böyle bir durumda nasıl davranırsınız?

· Eşler her şeyi açık bir şekilde paylaşmalı mı? Yoksa sınırlar olmalı mı?

· Sizin için karar verirken duygusallık mı yoksa mantık mı önceliklidir?

· İşten gelince akşam saatlerinde neler yapıyorsunuz? Evlendikten sonra daha farklı olarak neler yapmayı düşünürsünüz?

· İletişim kurduğunuz kişinin yanlış tutumunu her ortamda eleştirir misiniz?

· Sigara, alkol ya da diğer bağımlılık maddeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Hangilerini kullanıyorsunuz?

· Her zaman sizin istekleriniz ve sözleriniz mi öncelikli olmalı? Küs olduğunuz veya kırıldığınız kişiler var mı? Kırıldığınızı çabuk belli eder misiniz?

· Yemek yemek ve yemek yapmakla aranız nasıl? Daha önce hiç yemek yaptınız mı?

· Sinirlerinizi her ortamda kontrol edebilir misiniz? Fevri cevaplar verir misiniz?

· Kitap, gazete ve dergi gibi gelişimi sağlayan ürünlerle ilgileniyor musunuz?

· Çocukların eğitim ve öğrenimlerini desteklemek için, imkânlar elverdiğince, anne ve babanın görevleri nelerdir? Her şeyin en iyisi için çabalamak gerekli midir? Neden?

· Bir yuva kurulacak, birçok ihtiyaç var. Bu ihtiyaçların giderilmesi için neler yapılmalı? Öncelikler neler olmalı?

· İhtiyaç duyduğunuzda açık ve net bir şekilde ‘evet’ ya da ‘hayır’ sözcüğünü telaffuz edebilir misiniz? İçiniz ‘hayır’ dese de karşı tarafı kırmamak için ‘evet’ der misiniz?

· Para sizin için ne ifade ediyor? Güç mü, amaç mı, araç mı?

· Kahvehane, arkadaşlara takılma, oyun oynama, eve geç gelme gibi alışkanlıklarınız var mı?

· Cinsellikle ilgili bilinmeyen konuların araştırılması gerekiyor mu? Bu konuda gerekirse yardım alınmalı mı?

· Günlük konuların yanı sıra siyaset, sanat gibi konuların bahsinden hoşlanır mısınız? Sohbetler size göre nasıl olmalı?

· Çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz? Anne ve babanızın birbirlerine davranışları nasıldı? Şiddet var mıydı? Çocukluğunuzda sizi çok etkileyen neler var?

· Eşinizi sahiplenir misiniz? Dışarıdan gelebilecek olumsuz etkilere karşı onu uygun bir şekilde koruyabileceğinize inanıyor musunuz?

· Mutfakta ve diğer ev işlerinde yardımlaşma nasıl olmalı? Kadın ve erkek evde nasıl konumlanmalıdır?

· Çocukluğunuzda aileniz sizi eleştirir miydi? Size çok kızarlar mıydı? Üzerinizde ailenizin baskıcı bir etkisi var mıydı?

· İleride anne-baba olacağız, çocuğumuzu yetiştirirken disiplinli olma veya ona ceza verme konusunda düşünceleriniz nelerdir?

· “Sen” ve “Ben” kavramlarını yuvada “Biz” boyutuna getirmek için neler yapılabilir?

· Kendinizde hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız taraflarınız nelerdir?

· Çalışmaktan zevk alıyor musunuz? İşteki sorunlarınızı eşinizle paylaşmak ister misiniz